8 Şubat 2013 Cuma

''BİZİM INDİANA JONES''

                                     MEZAR SOYGUNCUSU DEĞİLİZ
    Çağlar boyunca nice uygarlığa ev sahipliği yapan, böylesi zengin topraklarda yaşadığımız düşünülürse, Türkiye’de 5 milyon defineci olmasına ve dünyadaki dedektörlerin yüzde 80’inin Türkiye için üretiliyor olmasına şaşırmamak lazım.

Definecilerin çoğu kaçak kazı yaptığı için kendilerini gizliyor. Ancak 12 yıl dağ tepe demeden kazılar yapan ama artık sadece dedektör satıp, eğitim veren Uğur Kulaç kendisini gizlemiyor, ''Küçük yaşlardan beri meraklıydım, defineciliğe. Kimi balık tutar,kimi avcılık yapar,ben de bunu sevdim. Defineciler kendilerini gizlerler, bazı kadınlar bile kocalarının defineci olduğunu bilmez''.

 
    Defineciliğin bir meslek olduğunu savunan Uğur Kulaç, hak ettikleri yerde olmadıkları görüşünde: ''Türkiye’de definecileri işe yaramaz olarak bilirler ama öyle değil.Çok önemli bir hizmet veriyorlar; tarihi ortaya çıkarıyorlar, tabii yağmalama olayları da olmuyor değil ama bunun da bir sebebi aslında devlet.Kültür Bakanlığı’nın 18 maddelik define arama yönetmeliğinden başka kanun yok.Buna göre define aramasında çıkan buluntular, kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define ise ( sikke, akçe gibi ) Maliye Bakanlığı’na veriliyor.



    Karşılığında’ da müzeler zaten bir şey vermiyor. Maliye Bakanlığı da genelde, 'şu anda ödeneğimiz yok,sonra gelin' diyor. Hala 1980 yılından parasını alamayan defineciler var. Durum böyle olunca da kaçak kazılar yapılıyor, devlet yerine tarihi eser kaçakçılarıyla muhatap olunuyor. Türkiye’de 5 milyon defineci olduğu sanılıyor. Bu insanları nasıl kontrol altına alırsınız? Çok büyük bir tabiat ve kültür varlığımız ya tahrip ediliyor ya da dışarıya satılıyor.”

    Türkiye’deki definecilerin iki gruba ayrıldığını söylüyor Uğur Kulaç: ''Birinci grup medeniyet hazineleri ile uğraşır. Bunlar varlıklı güçlü insanlardır. Ekipleri,özel cihazları vardır. Yer altındaki mağaraları, mahzenleri tespit edip, bu tip arazileri satın alırlar ve sonra buraya fabrika kurarlar ve hazineyi çıkarırlar. İkinci sınıf defineciler de biziz. Bizim gibiler de 80-100 yıllık bir zaman içerisinde toprak altına bırakılan definelerle ilgileniriz. Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu’dan sürülen gayrimüslimler, kaçarken yanlarına aldıkları kıymetli eşyalarını, kaçtıkları yol boyunca, belirli yerlere sakladılar ve sakladıkları yerlere sembolik işaretler yaptılar. Bizim aradıklarımız bunlar''.

    Define ararken iki yöntem var. Birincisi kayıt denilen, paraları koyan kişinin bugün hala yaşayan fertlerinde bulunan belgeler. Kullanılan ikinci yöntem ise rivayet. Burada da kayıt yok ama işaretler var.bunlar kaya üzerinde yapılan şekiller. Gerçi arkeologlar bunu kabul etmeyip saçmalık diyor ama Kulaç aksini iddia ediyor. Arazi üzerindeki kayalarda, mağaralarda yılan, haç, kartal gibi sembollerle anlatılan işaretlerle ilgili pek çok fotoğraf var elinde Kulaç’ın. Türkiye’nin her yerinde kendisine gönderilen işaretleri,işin uzmanı olan kişilere çözdürdüğünü söylüyor. ''Bu uzmanlar arkeolog mu?'' diye sorduğumuzda ise ''hayır onların ancak yüzde 1’i bu konuda uzmandır. Biz bu işaretleri işin ehli olan insanlara çözdürüyoruz ama Türk değiller. Bir tek onlar çözebiliyor, kim olduklarını söyleyemem. Basit olanlarını ben de çözebiliyorum''.

    NEREDE DEFİNE ARANIR?
    Medeniyetlerin beşiği olan Anadolu’nun Ege’den Karadeniz’e, Akdeniz’den Doğu’ya kadar her tarafı define açısından zengin. Özellikle İzmit ve Çorum defineciler arasında oldukça meşhur yerler olarak dikkat çekiyor. Definenin özelliği de bölgeye göre değişiyor. Kimi bölgelerde yoğunlukla heykel, kimi bölgelerde ise altın bulunuyor. En fazla define bulunan yerler arasında İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Yozgat, Çorum, Tokat, Sivas, Kayseri, Erzincan, Gümüşhane, Kars, Tekirdağ ve Edirne başta geliyor.

    TUZAKLI MEZARLAR BİLE VARMIŞ
    Uğur Kulaç’ın 12 yıllık definecilik geçmişi, anlattığına göre en az Indiana jones kadar gizemli maceralarla dolu. Tuzaklı mezarlardan tılsımlı hazinelere kadar pek çok ilginç hikayesi var Kulaç’ın. Belki de efsane demek doğru olur. İşte seçmeler: ''Bir keresinde bir mağaranın içine sürünerek girdik, sonra büyük oda gibi bir yere geliyorsunuz. Karşı duvardaki taşın üzerinde bir el işareti var. Buna elinizi koyduğunuzda taş geriye doğru oynadı ve bir anda odayı sular bastı, zor kaçtık. Buna su tuzağı denir. Bir de kapılar vardır, tam açarken tepeden kaya düşer. Dönen basamaklar vardır, sonra üzerine bastığınızda döner ve sizi içine alır ve akıbetinizden artık kimse haberdar olamaz.

    Geçmiş dönemlerde insanların paralarını sadece saklamakla kalmayıp,daha iyi korunması için tılsımladıklarını söylüyor Kulaç: ''Belirli kelimeleri belirli sayıda söyleyerek bütün cinleri oraya çağırır, bu davet sonucunda gelen cinler o parayı sahiplenirler. Bir Müslüman olarak cinlere inanırım. Tılsımla ilgili başımıza bu güne kadar çok ilginç olaylar geldi.Kimi zaman mağaradaki gaz da insanın hayal görmesine neden olur ama 'tılsım' denilen hadise de kesinlikle var. Ordu’daki bir fındık bahçesinde insanı yutacak kadar büyük bir yılan çıktı karşımıza. Sonra İzmit’te etrafımıza yüzlerce yılan sardı bir anda. Jandarma dahil herkes kaçıştı. Tavşanların saldırısına bile uğradık. Başımıza gelmeyen kalmadı. Bunlar hep hayaldir ama cinlerin parmağı vardır''.

Neslihan Tunç
15.09.2005 15:44:03
1 Aralık 2002 Sabah Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder