8 Şubat 2013 Cuma

Define Musallatı ve Definedeki Tılsımı Çözmek


          
Bilindiği gibi, insanların var oluşundan beri inançlar olmuş ve olmaya da devam edecektir. Definede her zaman duyuyoruz cin musallatı tılsım diye musallat olma, üç şekilde olur:
1. Cinlerin kendiliğinden sahiplenmesi
2. Cinlerin bekçi olarak bırakılması
3. Meleklerin bekçi olarak beklemesi
Cinlerin kendiliğinden sahiplenmesi                   
Bildiğimiz gibi, her maddenin bir enerjisi alanı var. Gömülerin de toprak altında yaydığı enerji alanı var. Cinler, bu enerjiden vitamin gibi yararlanırlar. Yani aile olarak ne kadar enerjiye sahipse, o kadar hızlı hareket eder, o kadar zengin olurlar. İnsanların zenginliği gibi, cinlerin kendiliğinden sahiplendiği hazinelerde genel düşünce, böyledir. "Bu sahiplenilen hazineyi yine başka bir cin ailesi sahiplenemez mi?" diye aklımıza gelebilir.İster insan, ister cin soyundan bunlar alınmak istendiğinde savaşta galip gelen kazanır. Cin ailesi, az ise sayıca daha fazla fert ile saldırıp alınabilir. Fakat bu savaş, çok tehlikelidir ; tıpkı insanlarda olduğu gibi, kin duygusu cinlerde insanlardan daha fazla gelişmiştir. Siz ,on kişi; bir kişinin elinden zorbalıkla aldığınız malı, .malı alınan, sizi teker teker yakalayıp hesap sorma eyleminde bulunuyorsa, cinler için de aynı şey geçerlidir. Zorbalıkla alınan hiçbir para, hayır getirmez.
Cinlerin Bekçi Olarak Bırakılması
inanışlardan biri de, Hz. İsa'nın çarmıha gerilip öldürüldüğü yerden bir ağaç çıkar. Bu ağacın salgıladığı zamk, ağacın ağladığını simgeler. Bu, tütsü olarak yakıldığında, cinler, çıkarılan kokuyu çok seviyorlar. Nerede yanıyorsa bölge olarak hepsi oraya toplanırlar. Bunlar hazır olunca, defineyi gömerken cinleri musallat edecek kişi devreye girer. Gömülen bu hazinenin korunmasını ister. Cinler, ne zamana kadar sorusuna, devreye giren kişi, saat, tarih, zaman belirtmez. Şifreyi söyler; yani örneğin "Felçli biri gelecek ya da 7 kişi gelecek, şunları yapacak, ya da şunlar oluncaya kadar." der. Daha sonra oradan ayrılır. O denilen gerçekleşmediği müddetçe, o para oradan alınamaz. Hiç mi alınamaz, tekrar aynı ayin gerçekleştirilir. İşin ehli, tütsüyü yakar, şifreyi öğrenir ve yapar.

Meleklerin Koruduğu Mallar:
Para, bir Müslüman tarafından gömülmüşse; bunları melekler korur. Kutsal emanetleri de öyle. Eğer gömüde haram varsa, bunları da Müslüman cinler korur. Bu parayı gömen insanın soyundan birisi, bu tılsımı bozmaktadır; fakat, o soydan bir insan, ayakta ve sağ ise, bir başkası bunu alamaz

Tılsım yapılarak gömülenler var, bilgileri nelerdir?

Tılsımları, yalnız o tılsımı bekleyen cin, Müslüman ise sizin okuduğunuz Kuran-ı Kerim'e saygı duyar. Hıristiyan ise, okunan İncil'e saygı duyar size izin verir. Eğer bunlar zıt ise; siz Müslüman, o Hıristiyan ise, hiç bir şekilde o defineyi  alamazsınız. Peki gizli ilimler ve havas kitaplarının faydası olmaz mı? Buradaki bilgiler, sadece Müslüman cinler içindir. Gayri Müslim bir cine okunduğunda etki etmez. Eğer etseydi, bütün cinler Müslüman olurdu. Bunlarla anlaşıp irtibat kuran insanların pazarlıkla anlaşabilme yöntemleridir ya da onların dinini öğrenip zoraki alınmasıdır. Defineyi bekleyen cinler Müslüman'sa, önce abdest almak, 7 ayrı kağıda
Ayet-el Kürsi'yi yazıp bu kağıtları tespit edilen noktaya yerleştirmek için işin ehli kimseler gerekir. Bu işlemler yapıldıktan sonra, işin ehli, 7 tur definenin olduğu bölgeye daire çizerek bir kapı bırakır. Çalışma esnasında kimsenin konuşmaması gerektiğini telkin eder. 21 Nas, 7 Ayet-el Kürsi, 3 İhlas ve 1 Fatiha okunur
Hıristiyan cinlerin sahip olduğu tespit edilirse, İncil'den ayetler ve papazların ayin esnasında yaktığı tütsü yakılarak çıkartılabilir. Papaz ve İncil yok ise, kazan kişiler ..??( ..sırra vakıf olmak gerek.. ) yıkanır. Para, büyü ile koyulduysa cimentu buhur tütsüsü yakılır. Eğer para, dinsizler tarafından konmuş ise, tek yöntem savaşmaktır. Oradaki cinlerin sayısını öğrenip üç-dört kat cine sahip hoca ile çalışılmalıdır. Yahudi ve diğer dinlere tâbi olan cinler için, Hıristiyanlıkta yapılan işlemin aynısı uygulanır

Cin padişahları ve ya askerleri tarafından korunan hazineler ise, hiçbir zaman çıkartılamaz. O paraların, Mehdi resulün yeryüzüne ininceye kadar korunacağına söz verilmiştir. O bölgede kazı yapanların hayatı, tehlikededir ..

Kazıda duyulan sesler ve görüntüler
Kazıda, kazan kişiler neyden korkuyorsa, gördüğü cisim ona göre değişir. Örneğin; insan, yılandan korkuyorsa yılan, akrepten korkuyorsa akrep. İki kişinin de korkuları farklı ise; aynı cisim, korktukları şekle bürünür. Burasının büyülü olduğunu işaret eder. Görünen cismi orada kesmek gerek

Neden görüntü ya da ses yollarlar?
Cinler, orada beklemekten sıkılmıştır. Size şifre veriyordur. Altı-yedi metrede kurbağa yılan vs çıkabilir. Bu çıkan hayvanı altına dönüştürürseniz, büyük parayı çıkartabilirsiniz. Çıkan cisimler, en fazla 40 gün içinde altına dönüştürülmelidir. Dönüştürülemez ise, ilk çıktığı yere geri döner. Eğer hızla kaçan varlıklara dönüşmüşse (sinek, arı vs) bu varlıkları hemen öldürürseniz hemen altına dönüşür. Kaçanlar ise, o parayı gömen insanın soyundan olan eve gider. Eğer 7 gün içinde buhur ve ayin yapılmazsa bir daha alınamaz.
Eğer o parayı gömen kişinin soyunun evi, yedi günden daha fazla ulaşabileceği bir yerdeyse, tütsü ve diğer işlemleri yapmakla onları geri getiremezsiniz. 24 saatte içinde yapmak daha iyidir. Unutulmamalıdır ki cinler, insan zekasının ancak %10'una sahiptirler. İnsanlar düşündükleri zaman, beyinlerindeki enerji, dışarıya renkli ışıklar olarak yansır. Bunu bazı hayvanlar ve cinler görür. İnsanları yönlendirmesi ise bu zamanda olur. Bu ana da gaflet anı denir. Örneğin, sabah evden markete ekmek almaya gittiniz. Daha sonra, marketi geçtiğinizi  fark ediyorsunuz ve ekmek alacağınız aklınıza geliyor. İşte bu an, gaflet anıdır. Bu anda, insanları yönlendirirler. İnsandan üstün oldukları güç, sadece budur.
Cinleri uzaklaştırmak ve bölgedeki büyüyü bozma için tertipler
1. Kazılacak yere 6 köşeli yıldız çizmek ve ortasını kazılınca büyüğünün ve cinleri kayboldukları biliniyor

2. 7 adet yeşil sedir, iki taş arasında dövülür. 2 litre suya konup üzerine 7 Ayet-el Kürsi, Kâfirûn, İhlas, Felak ve Nas sûreleri okunur ve bölgeye serpilir.
3. Yunus Sûresi 81-82, Ta'ha Sûresi 69, Araf 118-122 ayetleri bir tabak suya okunur ve bölgeye serpilirse büyü bozulur

4. 21 Yasin Sûresi'ni bölgede okumak
5. Başka bir çözüm: Fatiha, Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas sürelerini 70 kere o bölgede okumak.
6. Başka bir çözüm: Defne Yaprağı'nı tütsü olarak yakılması ve 7 İhlas okunması
7. Başka bir çözüm: Beyyine Suresi'nin, bir tabağa okunup bölgeye serpilmesi
8. Başka bir çözüm: 33 defa Fatiha Suresi okunur.
9. En zor olan tılsımlar, büyü ve cinleri temizlemek için 789 kere Besmele, 70 Fatiha, 41 Yasin, 2200 kere Felak ve Nas, 41 kere Cin Suresi, 1 kere Fetih Suresi, 1 kere Ta'ha
Definede Büyü ve Tılsım

Definecilikte kemikleşen bu safsatayı bırakıp, aklımızı beynimizi kullanmamız, çalışmalarımızı bilisel gerçekler üzerine inşa etmemiz gerekir. Müslüman biri, putperest gibi davranış sergilememelidir. Çalışmalı, her geçen gün çalışmalarını modernize etmeyi asli bir görev gibi kabul edip ve bu şekilde davranmalıdır. Definecilik ile Arkeoloji arasında amaç ve hedef bakımından fazla bir farklılık yoktur, modern bir defineci gidip aklın mantığın kabul etmediği bir takım safsatalarla uğraşmayacak, Arkeoloji biliminin ana temellerini, kural ve metotlarını kullanarak çalışmaya başlayacak ve aynı şekilde çalışmasını bitirecektir. Aksi halde, zaman, mali, iş gücü kaybı yanında tarihi belge niteliğindeki bir çok dokümanı tahrip etmenin ötesine geçmeyecektir.

Bu güne kadar İslam dini, bu tür bir inancı şiddetle reddetmiş, bu tür inanmaları 10 büyük günah arasında ifade etmiştir. Yine gelişen bilimsel veriler içerisinde kabul görmeyen, yine bilim dünyasında gerçekle, ciddiyetle alakası olmadığından şiddetle reddedilen konulardandır.

Konuya kaynaklar bazında bakalım;
Anadolu kadınlarının (Nazar boncuğu) başlarına taktıkları metal süs eşyasına da tılsım denir. Bağ süslemelerinde kullanılan tılsımın, kişiyi, nazar, iftira ve kötü ruhlardan koruduğuna inanılıyor (İbn Haldun, Mukaddime, çev. Z.K. Ugan Ankara, 1957, 111, 2 vd.). Tılsım gümüş, altın vb. değerli metallerden yapıldığı gibi, bunların taklitlerinden, mücevherlerden, deniz kabuklarından da olabilir. Tılsımın "Manî" inancıyla da ilişkisi bulunmaktadır. Anadolu folklorunda tılsım genellikle büyünün etkisini sağlayan araçları ifade eder. Define vb. gizli şeyleri bulmak, kapalı yerleri açmak için ehlinin bildiği sözlere veya vasıtalara da tılsım denir (Meydan Larousse, XIX, 11508). Bir başka inanış; bulaşıcı hastalıkların tesirini önlemek ve insanlarla hayvanların kötülüklerinden korkmamak için de tılsım yapılır (M.Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, 111, 494).

Tılsım, insanları koruduğuna veya uğur getirdiğine inanılan tabiat veya insan eseri olan nesnelerin tamamını içine alır. Tılsımları insanlar bizzat kendileri üzerlerinde taşıyabilecekleri gibi, tesirli olması istenen arazi, dam çatısı, vb. yerlerde de saklayabilirler. İnsan yapısı tılsımlar, daha çok hayvan veya eşyaların küçük modelleriyle, üzerinde dinî yazılar bulunan madalyonlar ve yazılı kâğıtlardan oluşur. Bazı metal ve muskaların tılsım için kullanıldığı da oldukça yaygın uygulamadır.

Batıl inanışa göre tılsımların etkili olabilmesi, tabiattaki bazı güçlerle ilişki kurulmasına ve uğurlu bir zamanda dinî törenle yapılmasına bağlıdır Buna örnek; Antik Yunan ve Roma tapınaklarını gösterebiliriz. Tılsımdan medet ummanın mazisi oldukça eskilere gitmektedir. Papirüslerin incelenmesi Eski Mısır'da 75 kadar tılsımın mevcut olduğunu ortaya çıkarmıştır. Eski Mısır'da "Doğan Güneş" tılsımının, ölümden sonra yeniden dirilmeyi sağladığına inanılmıştır. Yine eski Mısır'da ölüyle birlikte gömülen "Menat" tılsımının, ölüyü tanrısal koruma altına aldığına kesin gözüyle bakılmıştır.

Hıristiyanlık dünyasında da tılsımın çeşitli şekilleriyle kullanıldığı bilinmektedir. Bu kullanım, din adamlarının asırlar süren mücadelelerine rağmen hâlâ tam olarak önlenebilmiş değildir. Hıristiyan halkın birtakım bâtıl inançlarından da kaynaklanan tılsım inancı, sihir, büyük ve efsunla beslenmektedir.

Yahudilikte uygulanan tılsım çeşitleri Hıristiyanlık'tan çok daha yaygındır. Bunun nedeni, geç dönem Kabalacılarının tılsıma büyük ilgi göstermeleridir. Bundan dolayı tılsım hazırlamak hahamların görevleri arasında yer almıştır. Nitekim, loğusaya zarar verdiğine inanılan Lilith'ten korumak için doğum odasına tılsımlı eşyalar asılması, Yahudi toplumlarında hâlâ yaygın bir gelenek olarak varlığını sürdürmektedir (Ana Britannica, XX, 619).

Bazı değişik şekiller göstermekle beraber tılsım hemen her toplumda vardır. Eski Bâbil, Asur ve Persler de tılsım bir teknik olarak uygulanmıştır. İslâm dışındaki bütün bâtıl ve muharref dinlerin tören ve âyinlerinde her zaman tılsımdan izler bulmak mümkündür. Birçok tarihçi ve sosyolog tılsımı, bâtıl ve muharref dinlerin bir parçası gibi ele almıştır. Tılsımla ilgili yazılı tarih öncesi bilgiler noksan olmakla beraber, Yunan ve Mısır papirüslerindeki bilgiler oldukça doyurucudur.

Türk toplumlarında tılsım ve tılsıma benzer uygulamaların mazisi İslâm öncesine kadar uzanır. İslâm’dan sonraki dönemlerde ise eski Iran, Mezopotamya ve Mısır kültürlerinin tesiriyle tılsım az da olsa varlığını sürdürmüştür (Dinler Tarihi Ansiklopedisi, İstanbul, 1976, III, 606). Cahiliye dönemi Araplarında fal okları atmak, çeşitli anlamlara gelen taşlar dikmek, yıldızlara bakarak mana çıkarmak, birtakım kareler içinde harf veya rakamlar yazarak tılsım yapmak oldukça yaygın bir uygulama idi.

Anadolu'da tılsım ve tılsıma benzer uygulamalar, Hıristiyanlık, eski putperest dinler ve komşu kültürlerin tesiriyle âdetâ kurumlaşmış, büyücülükle iç içe yürümüştür.

İslâm tılsım yapılmasını da, tılsıma inanılmasını da yasaklamış, medet umarak onu meslek edinmeyi şiddetle reddetmiştir. Ayrıca İslâm, tılsımın mucize ve keramete benzetilmemesine özen göstermiş, onu müşrik ve kâfirlere özgü bir faaliyet olarak değerlendirmiştir. İslâm’a göre tılsım, Allah'tan gelen bilgilere dayanmaz. Kur'an-ı Kerîm, tılsım ve ona benzer faaliyetleri bâtıl ve şeytan işi saymış (el-Âraf, 7/102), safir sözüyle de büyü ve tılsım yapanları kastetmiştir (el-Âraf, 7/109, 113; et-Tûr, 52/15; el-Hicr, 99/14-15). Hz. Muhammed'e gelen ilâhî vahye inanmayanlar ona sihirbaz, büyücü ve tılsımcı iftirasında bulunmuş ve sözlerini de sihir saymışlardır (el-Müddessir, 74/24).

Hz. Peygamber, yedi büyük günahtan birincisinin Allah'a şirk koşmak olduğunu açıklamış, ikincisi de "sihir ve tılsımla ilgilenmektir" buyurmuştur.

Kur'an-ı Kerîm ve Hadis-i şerif'ler, Allah'ın iradesi dışında hiç bir kimsenin, hiç bir kimseye fayda veya zarar vermeyeceğini defalarca vurgulamış, tılsım yapan kişide olağanüstü bir güç bulunduğuna inanmayı kesinlikle reddetmiştir (el-Mâide, 5/90; Tâhâ, 20/69)

Bizim en büyük kaynağımız Kur’ân-ı Kerim'dir ..
Kaynak: www.ruhsalenerji.com/define-musallati-t6844.html?t=6844

BİZİ İMF DEĞİL DEFİNE KURTARIR!



   
    ''Elimde bir çok harita ve bilgi var. Devlet boşuna IMF’ den medet ummasın. Her şeyimi ortaya koyuyorum. Gösterdiğim yerlerden büyük hazine çıkacak''.
    Yüzyıllar boyunca birbirinden farklı onlarca medeniyete ev sahipliği yapan bir coğrafya… Ve, doğal olarak ardı arkası kesilmeyen define hikayeleri… Uğur Kulaç 12 senedir arayan biri. Hazine peşinde çok yer dolaşmış,çok kazı yapmış. ''Definecilik bir meslektir'' diyor. Define ararken öğrendiklerini de bir kitapta toplamış,adı ''Altının Tılsımı''…



    Define işine nasıl başladınız?
    Tekstilciydim. Macera olsun diye başladım. Zaman geçtikçe işaretleri okumayı öğrendim. Haritalar hakkında bilgi edindim. Sonra bağlandım.
    Define başka tarihi eser başka şey değil mi?
    Evet. Define arkeolojik buluntu değildir. Osmanlı’nın son zamanlarında eşkıyaların halktan soyduğu ya da göçe zorlanan azınlıkların bir gün alırız umuduyla gömdükleri eşyalar ve paralardır.
    Kaç kişi define peşinde?
    Türkiye’de üçte biri aktif, 4 milyon defineci var. Aralarında cahil ve hayal perest insanlar da var tabii. Bunlar ruhsatsız kazı yaparlar.

    Ruhsatsız kazılar çok mu?
    Geneli ruhsatsız. Yasaya göre bulunan hazinenin yüzde 40’ı devlet tarafından defineciye ödenir. Ama bu para ödeneksizlik bahanesiyle verilmez. Bazı definecilerin devletten 80’li yıllardan kalan alacakları var.

    Siz hiç kaçak kazı yaptınız mı?
    Ruhsatsız kazıya çıkmadım desem kimse inanmaz.
    Tuzaklar, tılsımlı defineler doğru mu?
    Eşkiyalar parayı gömdükten sonra tuzaklarla güvenliğini sağlar. Kimi zaman paranın gömülü olduğu yere, cinleri hapseden tılsımlar yapılır. Üzerine basıldığında dönen merdivenler, yaslanıldığı zaman yaslananı geriye atan duvarlar gibi tuzaklar gördüm. Kimi zaman halisünasyon da görülür. Bazen korkudan kimi zaman da çalıştığınız yerden sızan gaz yüzünden....

    Türkiye’de gerçekten büyük defineler var mı?
    Tabii. Elimde bir çok harita ve bilgi var. Boşuna IMF ‘den medet ummayın. Ben her şeyimi ortaya koyuyorum. Gösterdiğim yerlerden kesinlikle çok büyük hazine çıkacak.

    HARİTALARDAKİ SIR
    En zengin hazineler Kandıra bölgesinde
    Elden ele birtakım haritalar dolaşır. Çoğu uydurmadır. Gerçeğini tespit edip şifresini çözmek uzmanlık işidir. Haritanın nereye ait olduğunu bulmak da. Yeni çıkacak ''İşaretlerin Sırrı'' kitabında bunları anlatacağım. Türkiye’nin definecilik açısından en zengin yeri Kandıra bölgesi. En büyük hazine orada.


    DEDEKTÖR DE SATIYOR
    Defineci Uğur Kulaç dedektör de satıyor. ''Dünyada üretilen dedektörlerin yüzde sekseni Türkiye’de satılıyor. Düşünün ne kadar büyük sektör'' diyor.


Dündar Kale
15.09.2005 18:47:25
15 Mart 2003 Vatan Gazetesi

''BİZİM INDİANA JONES''

                                     MEZAR SOYGUNCUSU DEĞİLİZ
    Çağlar boyunca nice uygarlığa ev sahipliği yapan, böylesi zengin topraklarda yaşadığımız düşünülürse, Türkiye’de 5 milyon defineci olmasına ve dünyadaki dedektörlerin yüzde 80’inin Türkiye için üretiliyor olmasına şaşırmamak lazım.

Definecilerin çoğu kaçak kazı yaptığı için kendilerini gizliyor. Ancak 12 yıl dağ tepe demeden kazılar yapan ama artık sadece dedektör satıp, eğitim veren Uğur Kulaç kendisini gizlemiyor, ''Küçük yaşlardan beri meraklıydım, defineciliğe. Kimi balık tutar,kimi avcılık yapar,ben de bunu sevdim. Defineciler kendilerini gizlerler, bazı kadınlar bile kocalarının defineci olduğunu bilmez''.

 
    Defineciliğin bir meslek olduğunu savunan Uğur Kulaç, hak ettikleri yerde olmadıkları görüşünde: ''Türkiye’de definecileri işe yaramaz olarak bilirler ama öyle değil.Çok önemli bir hizmet veriyorlar; tarihi ortaya çıkarıyorlar, tabii yağmalama olayları da olmuyor değil ama bunun da bir sebebi aslında devlet.Kültür Bakanlığı’nın 18 maddelik define arama yönetmeliğinden başka kanun yok.Buna göre define aramasında çıkan buluntular, kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define ise ( sikke, akçe gibi ) Maliye Bakanlığı’na veriliyor.



    Karşılığında’ da müzeler zaten bir şey vermiyor. Maliye Bakanlığı da genelde, 'şu anda ödeneğimiz yok,sonra gelin' diyor. Hala 1980 yılından parasını alamayan defineciler var. Durum böyle olunca da kaçak kazılar yapılıyor, devlet yerine tarihi eser kaçakçılarıyla muhatap olunuyor. Türkiye’de 5 milyon defineci olduğu sanılıyor. Bu insanları nasıl kontrol altına alırsınız? Çok büyük bir tabiat ve kültür varlığımız ya tahrip ediliyor ya da dışarıya satılıyor.”

    Türkiye’deki definecilerin iki gruba ayrıldığını söylüyor Uğur Kulaç: ''Birinci grup medeniyet hazineleri ile uğraşır. Bunlar varlıklı güçlü insanlardır. Ekipleri,özel cihazları vardır. Yer altındaki mağaraları, mahzenleri tespit edip, bu tip arazileri satın alırlar ve sonra buraya fabrika kurarlar ve hazineyi çıkarırlar. İkinci sınıf defineciler de biziz. Bizim gibiler de 80-100 yıllık bir zaman içerisinde toprak altına bırakılan definelerle ilgileniriz. Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu’dan sürülen gayrimüslimler, kaçarken yanlarına aldıkları kıymetli eşyalarını, kaçtıkları yol boyunca, belirli yerlere sakladılar ve sakladıkları yerlere sembolik işaretler yaptılar. Bizim aradıklarımız bunlar''.

    Define ararken iki yöntem var. Birincisi kayıt denilen, paraları koyan kişinin bugün hala yaşayan fertlerinde bulunan belgeler. Kullanılan ikinci yöntem ise rivayet. Burada da kayıt yok ama işaretler var.bunlar kaya üzerinde yapılan şekiller. Gerçi arkeologlar bunu kabul etmeyip saçmalık diyor ama Kulaç aksini iddia ediyor. Arazi üzerindeki kayalarda, mağaralarda yılan, haç, kartal gibi sembollerle anlatılan işaretlerle ilgili pek çok fotoğraf var elinde Kulaç’ın. Türkiye’nin her yerinde kendisine gönderilen işaretleri,işin uzmanı olan kişilere çözdürdüğünü söylüyor. ''Bu uzmanlar arkeolog mu?'' diye sorduğumuzda ise ''hayır onların ancak yüzde 1’i bu konuda uzmandır. Biz bu işaretleri işin ehli olan insanlara çözdürüyoruz ama Türk değiller. Bir tek onlar çözebiliyor, kim olduklarını söyleyemem. Basit olanlarını ben de çözebiliyorum''.

    NEREDE DEFİNE ARANIR?
    Medeniyetlerin beşiği olan Anadolu’nun Ege’den Karadeniz’e, Akdeniz’den Doğu’ya kadar her tarafı define açısından zengin. Özellikle İzmit ve Çorum defineciler arasında oldukça meşhur yerler olarak dikkat çekiyor. Definenin özelliği de bölgeye göre değişiyor. Kimi bölgelerde yoğunlukla heykel, kimi bölgelerde ise altın bulunuyor. En fazla define bulunan yerler arasında İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Yozgat, Çorum, Tokat, Sivas, Kayseri, Erzincan, Gümüşhane, Kars, Tekirdağ ve Edirne başta geliyor.

    TUZAKLI MEZARLAR BİLE VARMIŞ
    Uğur Kulaç’ın 12 yıllık definecilik geçmişi, anlattığına göre en az Indiana jones kadar gizemli maceralarla dolu. Tuzaklı mezarlardan tılsımlı hazinelere kadar pek çok ilginç hikayesi var Kulaç’ın. Belki de efsane demek doğru olur. İşte seçmeler: ''Bir keresinde bir mağaranın içine sürünerek girdik, sonra büyük oda gibi bir yere geliyorsunuz. Karşı duvardaki taşın üzerinde bir el işareti var. Buna elinizi koyduğunuzda taş geriye doğru oynadı ve bir anda odayı sular bastı, zor kaçtık. Buna su tuzağı denir. Bir de kapılar vardır, tam açarken tepeden kaya düşer. Dönen basamaklar vardır, sonra üzerine bastığınızda döner ve sizi içine alır ve akıbetinizden artık kimse haberdar olamaz.

    Geçmiş dönemlerde insanların paralarını sadece saklamakla kalmayıp,daha iyi korunması için tılsımladıklarını söylüyor Kulaç: ''Belirli kelimeleri belirli sayıda söyleyerek bütün cinleri oraya çağırır, bu davet sonucunda gelen cinler o parayı sahiplenirler. Bir Müslüman olarak cinlere inanırım. Tılsımla ilgili başımıza bu güne kadar çok ilginç olaylar geldi.Kimi zaman mağaradaki gaz da insanın hayal görmesine neden olur ama 'tılsım' denilen hadise de kesinlikle var. Ordu’daki bir fındık bahçesinde insanı yutacak kadar büyük bir yılan çıktı karşımıza. Sonra İzmit’te etrafımıza yüzlerce yılan sardı bir anda. Jandarma dahil herkes kaçıştı. Tavşanların saldırısına bile uğradık. Başımıza gelmeyen kalmadı. Bunlar hep hayaldir ama cinlerin parmağı vardır''.

Neslihan Tunç
15.09.2005 15:44:03
1 Aralık 2002 Sabah Gazetesi

İzmit’te define ZENGİNİ ÇOK


    İzmit’te define ZENGİNİ ÇOK
    Define uzmanı Uğur Kulaç, İzmit’in Türkiye’nin bir numaralı define şehri olduğunu iddia etti. Kulaç, ''Bu kentte birçok kişi defineden zengin oldu'' dedi, ancak isim vermedi.

    Kandıra’da hazine
    Uğur Kulaç. Türkiye günlerce bu ismi konuştu. Yazdığı ''Altının Tılsımı'' adlı kitap büyük ilgi gördü. Define uzmanı Uğur Kulaç’la Üsküdarda Kız Kulesine bakan bürosunda görüştük. Uğur Kulaç’ın iddiasına göre İzmit, Türkiye’de definenin en çok bulunduğu şehirlerin başında geliyor. Kulaç ''Elimizdeki harita ve belgelerle Kandıra bölgesinde çok büyük hazineler olduğunu tespit ettik'' diyor.



    Sapanca civarında
    Türkiye’de İzmit’in bir numara olduğunu üzerine basa basa tekrarlayan define uzmanı Uğur Kulaç ''Bunu bir kez açıklıyorum, İzmit bölgesinde yaşayan uygarlık vardı. Bu uygarlıklar şimdiki İsviçre ayarındaydı. Paranın kontrol edildiği, kara paranın aklandığı bir bölgeydi İzmit. Ve şu anda bu paraların hepsi toprak altında. Sapanca Gölü’nün etrafında çok büyük defineler var'' diye konuşuyor.

    Paralarda tılsım var
    Paraların korunması için tılsım uygulandığını söyleyen Kulaç, şöyle devam ediyor: ''para konduktan sonra cinler davet edilir ve alınmaması için korurlar. İzmit’teki paralarda da tılsım var. Kazı esnasında bir şeyler görür, bir şeyler duyarsınız. Bunun için bu işten anlayan uzmanları yanınızda götürmeniz gerekir. Öyle sıradan bir hoca götürdüğünüz zaman bu işler çözülmez. Tılsımla uğraşmak ise oldukça zordur.

    Define uzmanı ile röportaj
    Ulusal yayın yapan bir gazete bir süre önce ''Altının Tılsımı'' adlı kitabı gördüm. Oldukça ilgimi çekti bu kitap. Kitap evlerinde satılmıyordu.Biraz araştırma yaptıktan sonra kitabı Uğur Kulaç isimli bir define uzmanının yazdığını öğrendim. Derken bir başka gazetede haberini okudum.Altından girip, üstünden çıktım ve Uğur Bey’in adresi ile telefonunu edindim.


    Hemen Üsküdar’a giderek Uğur Kulaç ile görüşme yaptım.
    İzmit’e gelir gelmez de ''Ben defineciliğe başlayacağım…!'' dedim.Meğer İzmit, Türkiye’de definenin en çok bulunduğu şehirlerin başında geliyormuş.
    Üzerinde yaşadığımız topraklarda ne paralar, ne altınlar, ne defineler varmış.
    Uğur bey ile Kız Kulesi’ne bakan bürosunda çok ilginç bir röportaj yaptım. Konu ilgisini çekenler için Uğur Kulaç’ın adresini vereyim; Doğancılar Cad. Durukal İş Hanı, No:34/2 Üsküdar İstanbul. Telefon numarası:0216 310 95 77 ve 0216 310 98 58

    Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Defineciliğe ne zaman, nasıl başladınız?
    Meslek alanım tekstil olmasına rağmen 12 yıldır defineyle uğraşıyorum. 12 yıl önce benden yaşça büyük olan insanların teşviki ve merakıyla bu işe başladım. O insanlarla İstanbul içinde araziye çıktık. Bu işe başlamamda biraz da macera vardı. Sonraları daha da profesyonelleştik. Hafta sonları balık tutanlar gibiydik. Yağmur,kar,soğuk bizi hiç etkilemedi ve bu sevgi günden güne vücudumuzu sardı.

    Define aramanın kanunlardaki yeri nedir?
    Anayasa ‘da Kültür ve Turizm Bakanlıkları’nın ''Define Arama Yönetmeliği'' başlığı altında 18 maddelik bir yönetmelik var. Burada T.C. vatandaşının nasıl define arayacağı, nelerin serbest,nelerin de yasak olduğu yazıyor. Ben ve benim gibi definecilerin en büyük sıkıntısı budur. Kanunlar ne yazık ki çok yetersiz. Tarihi eser kaçakçılığı ve ruhsatsız kazılar hep bu nedenle çoğalıyor.

    Yüzde ellisi devletin
    Karşılaştığınız kanuni sorunlar nelerdir?
    Ne yazık ki hiçbir definecinin bu yönetmelikten haberi yok. Türkiye’de hala dedektörlerin yasal olmadığı sanılmaktadır. Oysaki Türkiye’de, gündüz mesai saati içinde, ''sit alanı, mezarlık ve askeri bölgelere'' girmemek kaydıyla define aramak serbesttir. Gece define arama yasak, kazı yapmak ise belli kurallarla yasaldır. En başta kazı yapmak için ruhsat almak gerekmektedir. Örneğin; bir kişi gündüz dedektörü ile define buldu, kazı yapacak. İlk önce ruhsat almalıdır. 18 maddenin hepsine uymak zorundadır. Diyelim ki kişi defineyi çıkardı. 17 maddede ''Define araması esnasında çıkan buluntular, bakanlıkça tayin edilen, en az üç kişilik bir heyete inceletilir'' deniyor, ''Elde edilecek buluntular, kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define ise Maliye ve Gümrük Bakanlıkları’na teslim edilir'' deniyor. Tabiat ve Kültür Varlığı’ndan kasıt Osmanlı döneminden önceki medeniyetlere ait eserlerdir. Define ise Osmanlı dönemine ait eserlerin bulunmasıdır. Akçe, hamidiye, Reşat gibi altın paralar çıkarsa buna define deniyor. Eğer kişi define bulursa, yüzde 50’si devlete, yüzde 40’da kazıyı yapana kalıyor. Yüzde 10’u ise arazi sahibine ödeniyor. Ama bu sadece lafta. Yıllardır devletten ödeme alamayan insanlar var. Durum böyle olunca tarihi eser kaçakçılığı ister istemez artıyor. Ruhsatsız kazı yapmak daha cazip geliyor.

    Kazıdan çıkan eserlerin gayri resmi olarak satıldığı bir piyasa var mı?
    Ben buna yok desem,bana kimse inanmaz. Maalesef var. Bugün insanlar birbirlerine defineci olduğunu söylemeye çekinir. Neden? Toplum arasında defineciler, işi bitmiş, her şeyini kaybetmiş, ümidini toprağın altında arayan insanlar olarak bilinir. Ben yıllardır defineciliğin böyle olmadığını iddia ediyorum. Definecilik güzel yapıldığı takdirde, kazançlı bir meslektir. Bu işle uğraşıp zengin olan kişi çoktur. Ancak kimse ''Ben defineden zengin oldum'' demez. ''Ben buldum'' derse başı derde girer çünkü.

    Siz ne arıyorsunuz?
    Bizim aradığımız defineler Osmanlı’nın son dönemlerinde. Kurtuluş Savaşı esnasında Anadolu’da yaşayan Yahudi,Rum ve Ermeni azınlıkların kaçarken sağa sola gömdükleri paralardır. Bizim asıl defineden kasdımız budur. Biz medeniyet paralarını, varlıklarını ve hazinelerini aramayız. Bunlarla uğraşmayız. Çünkü bu hem büyük maliyet hem de külfettir.

    12 yıldır bu işle uğraşıyorsunuz. Ne gibi sorunlarla karşı karşıyasınız. Sorunları çözmek için bir şeyler yapıyor musunuz?

    Benim yıllardır uğraştığım konu definecilerin itibarını tekrar kazandırmak. Anayasa’da bulunan defineyle ilgili kanunları biraz daha yumuşatmaktır. Definecilerin bir derneği ve odası yoktur. Bu yaz ayından sonra bu çalışmalara başlayacağız. Seminerler düzenleyeceğiz. Dergiler çıkarıp,çalışmalara başlayacağız. Bir çatı altında toplayıp eğitime başlayacağız.

    Siz define buldunuz mu?
    Bu bana çok sık sorulan sorulardan bir tanesi ''bulmadım'' dersem bana kimse inanmaz. Ancak ''Buldum'' da diyemiyorum.

    4 MİLYON DEFİNECİ VAR
    Defineciliğe hiç başlamamış, bu işten anlamayan bir kişi önce neler yapmalı? Defineciliğe nasıl başlanır?
    İlk olarak yaşadığın toprakları çok iyi tanıyacaksın. Anadolu topraklarındaki medeniyetleri, hangi bölgelerde, hangi tarihler arasında yaşadıklarını, o medeniyetleri kimi nasıl yıktığını, azınlıkların Türkiye’de nasıl yaşadığını, savaş esnasında nasıl kaçtıklarını v.s. hepsini bileceksin. Kişide tarih bilgisi olacak. Ancak define bilgisi çok daha farklıdır. İşaretleri bilmek zorundayız. Güzel bir cihazımız olmalı.

    Avrupa’dan getirilip ülkemizde satılan cihazlar çok fazla derine inmez. Gerçi Türkiye’de yıllardır ''derine iniyor'' diye satıldı. Ama bu bilgi yanlıştır. Biz cihazlarımızı 7 yıldır Türkiye’de imal ediyoruz. Metal ve altın ayrımı yapıyorlar. Toprağın altındaki boşlukları buluyorlar, nokta tespiti yapıyorlar. Bir de Avrupa’da üretilen büyük cihazlar var. Bunların fiyatları çok fazla. Bizim ürettiğimiz cihazların en pahalı olanı 900 dolar. Gerçi dedektörler, sadece defineleri değil,toprağın altında bulunan metal türündeki her şeyi biliyor. Örneğin;biz bunları Bosna ve Afganistan’a mayın araması için gönderdik.

    Bulunan eserlerde en değerlileri nelerdir?
    Bu işin değer kısmında tam profesyonel değilim. Çünkü ben arkeolog veya eksper değilim. Bundan pek anlamam. Türkiye’de 4 milyon defineci var ve bunların dörde biri faal olarak çalışırlar. Ve ne yazık ki bunların pazarı var. Tonlarca altın bulacağına,mezardan bunları bul daha iyi. İşin kötü tarafı, hükümet, devlet ve polis bunu biliyor. Ama birileri bir yere kadar izin veriyor, bir yerden sonra kesiyor.

    Rakamlar nedir? Nasıl satılır? Ne kadara satılır?
    Türkiye’deki rakamları verdiğim zaman biraz korkutucu olur.1 milyondan da satılan eser var. 1 milyon dolardan da, 10 milyon dolardan da. ''Nasıl satılır?'' konusuna örnek vermek istiyorum. Köylü bir defineci eseri çıkarır. Kesinlikle bunu müzeye götürmez. Çünkü müze değerli eseri alır ve parasını vermez. Köyde sözü geçen birine söyler ve bir şekilde pazarlayacak adamlar bulunur. Adam toprağın altından çıkacak eserin kıymetini bilmez ki. Bunun fiyat listesi yoktur. Bu,alıcı ile satıcının arasındaki diyaloğa kalmıştır.

    KANDIRA HAZİNE DOLU
    Tarihi eser koleksiyoncuları definelere ilgi gösteriyor mu?
    Evet, bu eserleri alanlar ruhsatlı koleksiyonculardır. Yalnız kendileri gelip muhatap olmazlar, aracı kullanırlar.

    İzmit’te kazma vurulan her yerden tarih fışkırıyor. İzmit hakkında bir bilginiz var mı?
    Definecilik açısından İzmit’in önemi nedir?
    İzmit,iki kez Roma’ya başkentlik yapmış, iki büyük depremle yerle bir olmuş şehirdir. İzmit’te aristokrat insanlar oturduğu için bu kent oldukça zengindi. Ayrıca deprem bölgesi olduğu için Roma döneminde iki kere sallandı ve şehir yıkıldı. Ardından Bizans geldi ve yaşadı. Son olarak Osmanlı kullandı. İzmit definecilik açısından çok zengin bir bölge. Yer altında hala gün ışığına çıkmamış yer altı şehirleri, kiliseler, binlerce lahit ve mezar toprak altında bulunmayı bekliyor. Bunlar toprak kazarken,yol ya da ev yaparken her an bulunabilir. İzmit’te tarih konusunda hiçbir çalışma yapılmamış. Çarpık kentleşmeyle gelişi güzel yerleşildiği için, belkide bugün tarih üzerinde binalar ve siteler var. O yüzden ulaşamıyorsunuz. İzmit,çok cazip bir kent.

    İzmit’i define açısından cazip kılan unsur nedir?
    Evliya Çelebi’nin ''seyahatnamesi'' ‘ nde İzmit’in 4 bine yakın sokağı olduğunu anlatır. Bu 4 bin sokaktan 3 bin küsurunda Ermeni ve Rumlar yaşarmış. Üstelik hepsi çok varlıklı ve aristokratmış. Bir çoğu demircilikle uğraşırmış. Sakarya harbinden önce de, orada yaşayan azınlıklar bu bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlar. Bu kaçış sırasında hiçbir şey götürememişler. Ancak gelen insanlar,bırakılanları bulamadı. Peki ne oldu bu defineler? Sapanca Gölü’nün etrafından Kandıra’ya kadar, bu paralar belirli yerlere gömüldü. İşte biz bunları arıyoruz. Elimizdeki harita ve belgelerle kandıra bölgesinde çok büyük hazineler olduğunu tespit ettik.

    BİRİ DEFİNEYE YAKLAŞIYOR
    İzmit’in defineyle ilgili olarak Türkiye içindeki yeri nedir?
    Türkiye’de İzmit bir numara diyorum. Belki diğer bölgelerde İzmit’ten çok daha zengin defineler var. Ama İzmit ön planda? Neden? Bunu ilk kez açıklıyorum, İzmit bölgesinde yaşayan uygarlık vardı. Bu uygarlıklar şimdiki İsviçre ayarındaydı. Paranın kontrol edildiği, kara paranın aklandığı bir bölgeydi İzmit. Ve şu anda bu paraların hepsi toprak altında. Sapanca gölünün etrafında çok büyük defineler var. Bizim devletten istediğimiz şey şu; Kandıra ve Bölgesi’nde bildiğimiz yer altı şehirleri var. İstanbul’dan kaçırılan hazine halen kandıra ve İzmit bölgesinde. Bunu devlet bilmeli ve bize yardımcı olmalıdır.

    Mevki olarak bu hazineler tam olarak nerededir sizce?
    Bunu söyleyemem. Ama sadece şunu söyleyeyim, Kandıra’daki bir hafriyat firması şu anda hazinenin bulunduğu alanda taş kırıyor. Yaklaşık 500 metresi kaldı. Oradaki adam bu taş kırmayı bilinçli yapıyor. Taş kıran firma hazineye yaklaşıyor.

    Bu hazinelerle ilgili ne yapmalı?
    Böyle giderse hiçbir şey yapılamaz. Çünkü herkes birbirinden korkuyor. Benim İzmit hakkında söylediklerimi kimse söyleyemez. Çünkü korkarlar. Gerçi İzmit’te define zengini insan çok.

    İZMİT SİT ALANI OLMALI
    İzmit hakkında ayrıntılı araştırmanız var mı?
    Bölge bölge, İzmit’in altını, üstünü, her yerini araştırdım. Ama bu bilgileri insanlara veremiyoruz. Gerçi bunlar devlette de var. Bence İzmit’te, İznik gibi komple sit alanı olması gereken bir kenttir. Devlet sesini çıkarmıyor. Çünkü iskanın komple boşaltılması gerekir. Vatandaş ev yaparken temelinde tarihi eserler buluyor, müze müdürlüğü olaya el atıyor, çıkanları müzeye götürüyor. Bunun dışında herkes sessizce birbirine bakıyor. Hem de yıllardır. Benim şöyle bir duyurum var. Eğer defineyle uğraşıyorsanız bizi bulun. Biz size her türlü yardımı yaparız. İzmit’le ilgili haritalarımız da var.

    Nedir bu haritalar? Nasıl oluşmuştur
    Azınlıklar kaçarken, parasını yanında götüremedi ve sakladı. Paraları bıraktığı yere koyduğu işareti kağıt üzerine yazıyor ve bununla kaçıyor. Daha sonra bu haritayı bir yakınına veriyor. Vatandaş buraya geldiği zaman dedesinin ya da babasının hangi köyde yaşadığını biliyor. Geliyor,araziyi buluyor,haritanın üzerinde işaretleri arazide bulursa,hazineye ulaşır. Eğer ulaşamazsa bulamaz. Rasgele bir şey bulma şansınız kesinlikle yok. Dağlarda yürürken kayaların üzerine oyulmuş ya da kabartma yapılmış işaretler bulursunuz.

    Tılsım, cin ve periler nedir?
    Paraların korunması için tılsım uygulanır. Para konduktan sonra cinler davet edilir ve alınmaması için korurlar. İzmit’teki paralarda da tılsım var. Kazı esnasında bir şeyler görür,bir şeyler duyarsınız. Bunun için bu işten anlayan uzmanları yanınızda götürmeniz gerekir. Öyle sıradan bir hoca götürdüğünüz zaman bu işler çözülmez. Tılsımla uğraşmak ise oldukça zordur.

    İzmit körfezi’nin altında define var mıdır sizce?
    Evet var. Körfez’de ve Sapanca Gölü’nde batıklar ve defineler var. İstanbul’da. Kandıra’nın açıklarında,Şile’de de var. Ancak deniz definesi oldukça maliyetli iştir. Deniz defineciliği benim uzmanlık alanıma girmiyor. En güzeli araziye çıkıp aramaktır.

    Depremin definelere etkisi olmuş mudur?
    17 Ağustos depremiyle bir çok eser yukarı fırladı. Ama bir çok eser de aşağı indi. Define aramasında depremin etkileri çoktur.

Volkan Yüksel
15.09.2005 19:09:35
21 Mart 2003 Kocaeli Gazetesi